İklim Değişikliği, Gıda ve Su Güvenliği-Güvencesi

İklim değişikliği, tarımsal verim düşüklüğü, tarım arazilerinin azalması, tarım girdi fiyatlarının artması, artan gıda enflasyonu, alım gücünün düşmesi, özellikle 2000 yılından sonra uygulanan yanlış tarım politikaları sonucu maalesef ki gıda güvencesi tehlikededir.

Gıda güvenliği, gıdalarda olabilecek fiziksel (taş, metal, cam vb.), kimyasal (pestisit, ağır metal vb.), biyolojik (zararlı mikroorganizmalar) ve her türlü zararların bertaraf edilmesi için alınan tedbirler bütünüdür.

Gıda güvencesi ise, sağlıklı ve faal bir yaşam sürdürebilmek için, herkesin her an ekonomik ve fiziki açıdan yeterli ve sağlıklı gıdaya ulaşabilmesidir. Gıda güvencesinin sağlanabilmesi için yeterli gıdanın var olması, herkesin erişebilmesi, beslenme gereksinimlerini karşılayabilmesi ve süreklilik arz etmesi gerekir. Gıdanın belirli bir bölgede üretiliyor olması gıda güvencesinin sağlandığı anlamına gelmez. Bölge insanlarının gelir seviyelerinin de bu gıdayı satın alabilecek düzeyde olması gerekir. Gıda güvencesi, aynı zamanda yeterli ve temiz suya ulaşabilmeyi de kapsar.

Azalan su kaynakları ve kirlenme!

Bir taraftan dünya nüfusu hızla artarken, diğer taraftan su kaynakları iklim değişikliği ve kuraklık başta olmak üzere çarpık kentleşme, aşırı nüfus artışı, sera gazlarındaki artış, tarımda bilinçsiz su kullanımı ve kontrolsüz/kuralsız sanayileşme gibi birçok nedenle azalmaktadır. Bu azalmaya karşı etkin önlemler alınmamakta, tam tersine her geçen gün özellikle madencilik, metalürji, kimya, dericilik gibi çeşitli endüstri kollarının sanayi atıklarıyla, evsel atıklarla, tarımsal kirleticilerle hızla kirlenmeye devam etmektedir. Bu nedenle yerüstü ve yeraltı su kaynaklarının kirlenmesinin önüne geçilmesi, atık suların içilebilir sulardan uzak tutulması, tüketim amaçlı kullanılacak suların dezenfeksiyon arıtım vb. işlemlerden geçirilerek tüketime sunulması büyük önem taşımaktadır.

Ülkemizde de atık suların bilinçsizce su kaynaklarına ve akarsulara aktarılması nedeniyle yeraltı ve yer üstü sularımızın kalite ve miktarında ciddi azalmalar ortaya çıkmaktadır. Şehirlerin rasyonel şekilde büyümemesi su sıkıntılarına da neden olmaktadır. Bunun sonucu olarak farklı alanlardaki havzalardan su temin edilmeye çalışılmakta ve bu şekilde su dengesi zarar görmektedir. Bu nedenle şehir planlamaları yapılırken su havzalarının da dikkate alınması gerekmektedir.

Suyun doğru yönetilmesi, yaşamsal önem taşıyor!

Temiz su kaynaklarına ulaşmak giderek zorlaşmaktadır. 2030 yılında ülkemizde kişi başına düşen su miktarının 1100 m³’e düşeceği öngörülmekte ve su temininde sorunlu ülkeler arasına gireceği tahmin edilmektedir. Bu anlamda suyun doğru yönetilmesi yaşamsal önem taşımaktadır.

Dünyada herkes için güvenli su sağlandığında küresel düzeyde hastalık ve ölümlerde önemli derecede gerileme sağlanması mümkün olabilecektir. Sadece içtiğimiz suyun değil kullanma sularının da (evsel, tarımsal) sağlık kriterlerine uygun olması, suların temas ettiği malzemelerin (evsel depolar, taşıma boruları, tüketiciye sunulan ambalajlar, vb.) gıda ile temasa uygun ve temiz olması gerekmektedir.

Su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilirliği açısından tüm kamu ve özel kurum, kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları ve aynı zamanda tüm insanların ortak hareket etme sorumluluğu bulunmaktadır. Ancak suyun korunması, toplumun her kesimine ulaştırılması, atık suların bertarafı ve yeniden kazanımının planlanmasında devletin ciddi görevi vardır. Ayrıca HES’ler ile sular özelleştirilmekte, tek bir akarsu üzerine birçok HES yapılmakta, orada yaşayan diğer canlıların sudan yararlanma koşulları kısıtlanmakta, suyun öz niteliği değişmekte, içerisinde yararlı organizmalar bulunan, tarıma ve içme amacıyla kullanıma uygun olan “su varlıkları” giderek yok olmaktadır. Akarsularımızın HES şirketlerine verilerek özelleştirilmesine, akarsu havzalarında işletilen madenler ve sanayi tesislerinin, tarım ilaçlarının bilinçsiz kullanımının su kaynaklarımızı kirleterek tahrip etmesine izin verilmemeli, bu yönde hızla önlemler alınmalıdır.

Sürdürülebilir tarım ve gıda sistemleri

Dünyanın belli bölgelerinde oluşan açlığı engellemek ve gelecek nesillerin obezite olma riskini azaltmak için sürdürülebilir gıda ve tarım sistemleri uygulanmaya başlanmalıdır. Bugün dünyada yeterli kaynak olmasına rağmen açlıktan, insanların temiz ve adil gıdaya ulaşamadığından söz ediyoruz. Ancak kapımızı çalan küresel iklim krizi tarım alanlarının dolayısıyla da gıda kaynaklarının azalmasına neden olmaktadır. Bu durum dünyanın çok daha büyük bir bölümünün açlıkla mücadelesini arttıracaktır. Tarımsal üretimler, konvansiyonel üretimlerden uzaklaşmadığı sürece ne yazık ki bunun önüne geçilemeyecektir. Konvansiyonel üretim sınırsız değildir. Konvansiyonel üretim için kullanılan tohumun, gübrenin ve ilacın ithal edildiğini düşünürsek aslında faydadan çok zararı olduğu da görülür. Yerli tohum kullanmak, sürdürülebilir tarım yapmak ve yapılan uygulamaların izlenebilirliğini sağlamak bir çözüm olacaktır.

İnsanlar doğaya el sürmeye devam ettikçe var olan kaynaklar tükenmeye mahkûmdur. Özellikle ormanlık alanlar toprak verimliliği fazla olduğundan dolayı tarımsal üretimler için kullanılmaya başlanmıştır. Tarımsal arazilerin azalması, zirai üretimi ormanlık alanlara yönelterek değil, var olan toprakları değerlendirerek önlenebilir. Konvansiyonel üretim sonucu toprak değerini kaybedince topraktan vazgeçmek çözüm değildir. Tarımsal arazilerde üretimdeki yönelim, miktar bazlı olmamalıdır. Sürdürülebilir üretim yapmaya dönülürse toprak verimliliği dolayısıyla alınan ürünün verimliliği de artacaktır. Ekosistem insanlar tarafından oluşabilen bir sistem değildir, doğa kendi sınırlarını kendisi çizer. Yaşanabilecek olan ekolojik krizi önlemek için ekosistemin sınırlarına insanlar tarafından müdahale olmamalıdır.

İ. Uğur Toprak

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası

İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar İ. Uğur Toprak -


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Gıda Hattı Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gıda Hattı hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gıda Hattı editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gıda Hattı değil haberi geçen ajanstır.